Kayıtlar

Ocak, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Keltoş, Süt Canavarı

Resim
     Yazıma başlamadan önce   şunu belirtmek isterim ki   övünmek gibi olmasın ama   fotoğraf birleşimi   konusundagerçekten   profesyonelim 😃 Şuraya da   muhteşem fotoğrafımı   bırakayım da sizler de   görün.          Ne demişler? Adım Hıdır,   elimden gelen budur. 😁 Kim  demişse güzel demiş vallahi.  Neyse gelelim  şimdi bizim   süt canavarına.      Bu ismi yani "Keltoş süt   canavarı"nı Asya'ya ben   taktım. Şöyle de bir hikayesi   var: Geçenlerde  hatırlarsanız Asya'nın  saçını kesmiştik. Merak  edenler veya tekrar okumak  isteyenler için şuracığa  linkimizi bırakalım.      https://sefkatanne.blogspot.com/2019/01/ilk-sac-kesimi.html?m=1      Saçı kesildikten sonra hani bir tabir vardır ya  "Keltoş" diye, biz de Asya'ya keltoş diyorduk. Sonra birden süt canavarı da çıkıverdi benden. Eşim de: "Süt içiyor diye canavar mı   oluyor? Süt canavarı hıhı çok komik." diye benim bulduğum lakapla dalga geçmişti. Ben de o günden   sonra

Revani Yapmak İsteyen Buraya Baksın

Resim
     Merhabalar. Başlıktan da anlaşılacağı üzere bugün sizlere revani tarifi vereceğim. O zaman " Revani yapmak isteyen buraya baksın!" diyelim mi? Neyse, gelelim tarifimize.           Malzemeler   2 adet yumurta   3 yemek kaşığı yoğurt   1.5 su bardağı elenmiş un   1 su bardağı irmik   1 su bardağı toz şeker   2 yemek kaşığı sıvıyağ ( tercihe bağlı)   1 paket kabartma tozu   1 paket vanilya           Şerbeti için;   2.5 su bardağı toz şeker   3 su bardağı su   1 yemek kaşığı limon suyu     Minik bir püf nokta   Revaniyi yaparken bütün malzemelerin oda sıcaklığında olmasına özen gösterin. Bir de tepsi seçimi de dikkat etmeniz gereken diğer bir nokta. Ben size söylüyorum ama kendim dikkat etmediğim için revanim kabarık olmadı. Ben büyük boy borcam kullandım. Siz uygun boyutlarda farklı bir tepsi kullanın isterseniz. Benim tatlımın görüntüsü idare ediyor da tadı güzel oldu ama. Neyse yapılışına geçelim.           Yapılışı   İlk olarak şerbet

Büyükler De Evcilik Oynar

     Evet, başlıktan da anlaşılacağı üzere "Büyükler de evcilik oynar, hem de gerçek bebeklerle." Hani küçükken annecilik, evcilik falan oynardık. Biri anne olurdu, öbürü çocuk. Annesi çocuğuyla ilgilenir, o ne isterse yapmaya çalışırdı. Çocuk ağlardı, annesi onu doyururdu. Çocuğun canı sıkılırdı, annesi onu dışarı götürürdü falan filan... Yanımızda oyun oynayacak kimsemiz yoksa da kendi kendimize oyuncak bebeklerimizle evcilik oynardık. Güya bebeğin annesiymişçesine onun karnını doyurup, ninni söyleyerek uyutmaya çalışırdık. Bütün bunları annemizden görmüş olurduk. Çünkü o da evcilik oynardı, ama gerçek bebekle yani bizimle.      Şimdi ben de kızımla evcilik oynuyorum. Geçen tırnaklarını keserken fark ettim bunu da. Bebeğim ağlıyor ve ben onu doyuruyorum, altını temizliyorum, uyutuyorum, banyosunu yaptırıyorum, tırnaklarını falan kesiyorum işte...      Önceki yazılarımdan birinde bütün gün evde kalıp, Asya ile vakit geçirdiğimi yazmıştım. (Yazıyı merak eden olursa diye

Muhteşem Tavuk Ciğeri Yapımı

Resim
  Merhabalar. Bugün sizlere tavuk ciğeri tarifi vereceğim. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki: Gerçekten çok pratik ve de çok lezzetli bir tarif. Bir de küçük bir hatırlatma yapayım: Hamileliğin ilk 3 ayında ciğeri fazla tüketmemeye özen gösterin. Ciğerin içerisinde çok fazla A vitamini vardır ve hamileliğin ilk aylarında bebeğe zarar verebilir. Ancak meyve ve sebzelerdeki A vitamini sorun oluşturmaz. Hamileliğin sonraki dönemlerinde de fazla olmayacak şekilde ciğer tüketimi yapılabilir.      Hatırlatmamızı da yaptıktan sonra şimdi gelelim tarifimize.        Malzemeler    500 gram tavuk ciğeri     1 adet orta boy soğan     3 adet orta boy patates    2 adet domates    Karabiber, pulbiber, tuz     Kızartmak için    Sıvıyağ         Yapımı  Öncelikle malzemelerimizi hazırlayalım.  Bir kenarda dursun. Bunun için ilk olarak soğanları piyazlık, ciğeri ve patatesi küp küp doğrayın. Domatesi de eğer benimki gibi yapacaksanız yani hiç pişirmeye

İlk Saç Kesimi

Resim
     Merhabalar... Uzun zamandır yazmamıştım, bunu fark eden ya da "Acaba yeni yazı ne zaman gelecek?" diye düşünen oldu mu pek sanmıyorum ama ben bu süreçte yazmayı özlemişim. Burası bazen benim için arkadaş gibi, bazen de günlüğüm gibi. Can sıkıntımı paylaşıyorum bu satırlarda.      Neyse, bu birkaç günlük süreçte bloğumun reklamını yapmak için sayfa falan oluşturmuştum. Hiçte umduğum gibi gitmedi açıkçası. Sayfam kapatıldı. Ne reklam verebildim, ne de sayfam başarı gösterdi. Birkaç gün içinde açılma ihtimali var, bakalım nasıl olacak?      Şimdi almış olduğum bir kararla eğer anlatmaya değer bir şey yaşamışsam, onu zaman kaybetmeden buraya yazacağım. Aradan zaman geçip de yazdığımda o heyecanımı yakalayamıyorum. Bugün de ilk kez Asya'nın saçlarını kesmemizi anlatacağım.          Uzun zamandır eşim kızımızın saçlarını kesmeyi istiyordu. "Saçlarını keselim de, gürleşsin." düşüncesindeydi. Kayınvalidemle  ben de "En azından soğuklar biraz geçsin, ö

Günler Sonra Dışarı Çıkmak

Resim
     Aslında şimdi başka bir yazı yazacaktım ama bu daha dün olduğu için hiç vakit kaybetmeden sıcağı sıcağına anlatmak istedim sizlere.      Önceki yazımı okuduysanız (Doğumdan sonraki günler) şimdi anlatacaklarımı daha iyi anlayabilirsiniz. Okumayanlar veya tekrar okumak isteyenler için buyrunuz efenim linki.  https://sefkatanne.blogspot.com/2019/01/dogumdan-sonraki-gunler_5.html      Asya'nın doğumundan sonra artık iyice eve kapanmıştım. Markete bile gidemiyordum. Ya Asya'yı da götürecektim, ya da kayınvalidemin veya eşimin gelmesini bekleyip öyle gidecektim. İkisi de pek mümkün olmadığından eve kapanmıştık. Bir de üstüne havaların soğuk olmasını da eklemek gerekecek. Sadece aşı veya kontrol gibi hastaneli durumlarda dışarıya çıkmıştık. Birkaç yere gitmemiz haricinde. Oralara da hep birlikte gitmiştik zaten.      Neyse, konumuza dönelim. Malum şimdi havalar soğuk ve bazı bölgelere kar yağdı. Bizim bu taraflara da kar yağdı. Kar yağdığında herkesin bildiği üzere

Doğumdan Sonraki Günler

     Doğumum sağlıklı bir şekilde gerçekleşmişti. Artık bir kızımız vardı ve ismini Asya koymuştuk.      Evden 3 kişi çıkmıştık. Ben, kayınvalidem ve eşim. Dönüşte 4 kişiydik. Dönüşümüz muhteşem olmuştu. Evde bir bebek olması, arada ağlaması, benim onu emzirmem falan başlarda çok tuhaf gelmişti. Şimdilerde ise bazen uzun süre uyuyor ve aynı evin içinde olmamıza rağmen onu özleyebiliyorum.      Normal doğum yapmıştım ve bir haftayı dinlenerek geçirdim. Sadece kızımla ilgileniyordum. Yemek, ev işleri hepsiyle kayınvalidem ilgilenmişti. Ben yardım etmek istesem de izin vermedi. Ani hareket ettiğimde, oturup kalkarken hatta bazen gülerken bile dikişlerim acıyordu. Kısa sürede atlattım çok şükür.      Sevgili hanımlar size naçizane minicik bir tavsiyem olacak. Eğer her şey normal gelişirse, bebek de siz de sağlıklıysanız bence kesinlikle normal doğum yapın. Hem bütün vücut yenileniyor, hem de bebeğin gelişimi açısından önemli. Sağlık problemi olursa o zaman durum farklı gelişir. Ama

Son Ya Da Başlangıç: Doğum

Resim
       Hamileliğin sonu, yeni bir hayatın başlangıcı       Sancılarım 3 dakikaya düşmüştü. Doğuma çok az zaman kalmıştı. Bebiş her an gelebilirdi, eli kulağındaydı. Ebeler sürekli ıkınmamı ve derin derin nefes almamı söylüyorlardı. Bir yandan da beni motive ediyorlardı. " Hadi yapabilirsin. Az kaldı, dayan." gibi şeyler söylüyorlardı. Sabah olduğundan nöbet değiştiler. Bir stajyer ebelik öğrencisi vardı. Beni hep motive ediyordu ve nöbeti bittiği hâlde benim doğumumu bitirmeden, bebeğimi kucağıma aldığımı görmeden gitmeyeceğini söylemişti. Öyle de yaptı.      Doğum gerçekleşmişti. Bebeğimi sağlıcakla kucağıma aldım. Onu ilk kucağıma aldığım anı, tarif etmem mümkün değil. O kadar güzeldi ki, baktıkça bakasım geliyordu. Minicikti. Elleri, ayakları, hele o parmakları. Çubuk kraker gibiydi. Hassas, her an kırılacakmış gibi narindi. Onu kucağıma alıp da kokusunu içime çektiğim an, dünyanın en güzel kokusunu kokladığımı düşündüm.      Benim için çok

Sancısız Doğum Mu Olurmuş?

     Sancılar yalancı sancı ve gerçek sancı olarak ikiye ayrılır. Doğumuma bir hafta kala ara ara sancım oldu. Yalancı sancılarım arada bir beni yoklayıp gitti. Kısa sürüyordu zaten, o yüzden hiç panik yapmadım. Kayınvalidem benden daha çok panik yapıyordu açıkçası. Neyse, gelelim en önemli kısma. Asıl sancılarımın başlamasına geldik...      Çarşamba akşamıydı. O akşam kayınvalidemde dizimizi izliyorduk ve ara ara sancım geliyordu. Çok fazla önemsemiyordum şimdi geçer diye. Eşim işten gelmişti, yorgundu ve uyuyordu. Saat on ikiye geliyordu. Kayınvalidem de yattı. " Gece falan bir şey olursa beni uyandır." dedi. Saat on iki buçuğa geliyordu. Artık beş dakikada bir sancım gelmeye başlamıştı. Evin içinde dolaşıyordum. Bir o koltuğa bir bu koltuğa kendimi atıyordum. Minderlere falan sarılıyordum. "Heh şimdi geçti." derken tekrar başlıyordu sancım.       Kafayı yemek üzereydim. Sancımla konuşuyordum adeta. "Nolur gelme, nolur gelme, dayanamıyorum artık." d